23 Nisan 2013 Salı

SYLVIA...

Dans etmek, her ruhun aynı düzende ve ışıkta başarabileceği birşey değildir...Çünkü dans etmek, parlak bir ruh, ve tükenmez bir duygu yoğunluğu gerektirir...

İZDOB tarafından sahneye konan "Sylvia" balesi dekoruyla, kostümleriyle, müzikleriyle, koreografisiyle bu sezonda izlediğim en iyi temsillerden biriydi diyebilirim. 

"Yunan efsanesinin güzel perisi Sylvia ile Aminta'nın aşkının anlatıldığı eserin konusu  şu şekilde özetlenmiş: İçlerinde Aminta'nın da olduğu bir grup tanrılara tapınma amacıyla dans etmekteyken, yanlarına Sylvia avcılarla birlikte gelir. Aminta, Sylvia'ya görünmek istemezse de Sylvia onu fark eder. Sylvia, aşk tanrısı Eros'a okunu yöneltir. Durumu fark eden Aminta, Eros'u korumak adına öne atılır ve okla yaralanır. Bunun üzerine Eros da Sylvia'yı yaralar. Sylvia, Aminta'dan etkilenmiştir ve hayıflanmaktadır. Dev bir avcı ve deniz tanrısı Poseidon'un oğlu Orion, durumdan yararlanarak Sylvia'yı kaçırıp adasına hapseder. Sonuçta aşk her zorluğu yenecek; tanrıların da yardımıyla Sylvia ve Aminta mutlu olacaklardır." 

3 perdeden oluşan temsilin henüz ilk perdesinde, daha perde açılır açılmaz dekor sizi büyülüyor. Kendinizi adeta bir ormanda hissettiğiniz sahne tasarımına ek olarak, sahnedeki dansçıların son derece özenle hazırlandığını düşündüğünüz yeşil kostümleri onları doğanın bir parçasıymışçasına benimsemenizi sağlıyor. Sorgulamıyorsunuz bile...Yeşil ve kahvenin ahenkli dansına kaptırıyorsunuz kendinizi...

Şüphesiz, neredeyse ilk perdenin tümü boyunca hareketsiz duran Eros karakterini canlandıran Yücel Emre Kaynarsu, rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. Temsilin ana temasının en önemli karakterlerinden biri olan Eros'un, aşkı, korumayı temsil ettiğini hissediyorsunuz tüm bir temsil boyunca... ve aslında tek bir ok atma hareketinin bile nasıl bir asaletle yapılabileceğini gözlemliyorsunuz. Her izleyici aynı şeyi hisseder mi bilmiyorum, ama ben, baledeki hareketlerin, bazen tek bir kol hareketinin, tek bir estetik duruşun, efsanevi bir karakteri ne kadar eşsiz anlatabileceğini hissettim Eros'a ve onun durduğu yerin altında dans eden dansçıların onun duruşuyla adeta birebir olan hareketlerine bakarken... Hani şu "ok atan aşk tanrısı" imajı canlanır ya gözlerinizde Eros denilince, onu tüm bir sahnenin aynı anda yansıttığını bir düşünün...Muhteşem bir görüntü...



Sylvia rolünü canlandıran İZDOB baş balerini Aslı Çilek Kaynarsu'nun performansını kelimelerle nasıl anlatırım bilmiyorum. Zira çok az insanın sahneyle ve rolüyle bu kadar bütünleştiğini ve rolü yaşamaktan fazlasını hissettiğini düşünürsünüz...Kendisiyle hayatımın bir döneminde tanışabilmeyi çok güzel bir şans olarak gördüğüm bu değerli insan, hem karakteri, hem ruhu, hem de dansıyla insanı büyüleyen bir tarza sahip. Bir insanın tüm bir temsil boyunca aynı coşkuyla ve koskocaman gülümsemesinin nasıl bir güzellik olduğunun, ve temsile nasıl bir ruh kattığının canlı kanıtı kendisi... Gülümsemenin bile eserin bir parçası olduğuna inandırıyor adeta insanı... Parmak ucunda yaşamanın büyüsüne bir kez daha kaptırıyorsunuz kendinizi ona bakarken... İlk perdede ve ikinci perdede daha çok uçuşan tarzda kıyafetlerin içinde gördüğünüz Sylvia, aşkı, esareti, tutkuyu öyle güzel anlatıyor ki, bir an kendinizi onun yerine koyuyorsunuz...Hele ikinci perde de elinde küçük zillerle dans ettiği öyle bir sahne var ki, yalnızca beni büyülemediğini yanımda oturan kişilerin yorumlarından da çok net anladım temsil sırasında..
 

Temsil boyunca diğer ana karakteri canlandıran Kıvanç Ekin, ve diğer önemli karakterleri canlandıran Yasemin Altınel, Banu Dağcıoğlu ve daha tanıma şansımın olmadığı pek çok özel isim, sizi iki saat boyunca masal bir dünyanın büyülü gerçekliğine alıp götürüyorlar.Her bir sahneyi, her bir dansçıyı anlatmayı denesem,  uzar gider satırlarım... İşte o nedenle diyorum ya, dans etmek her ruhun harcı değil diye... Duygu, hayalgücü, çaba, sabır, emek, inanç, ve his gerektiriyor dans etmek. İşte o nedenle İZDOB'u yürekten kutluyorum.
 


Marc Ribaud koreografisiyle sahnelenen, şef Tulio Gagliardo Varas yönetiminde sunulan, dekor tasarımını Gülden Sayıl, kostüm tasarımını Sevtaç Demirer ve ışık tasarımını da Müfit Özbek'in yerine getirdiği Sylvia, "hayal gücü mü, o da ne?" diyenlerin bile bambaşka hayallere dalacağı bir koreografi olmuş özetle bence...Koreografının, eğitmenlerinin, dansçılarının, emeği geçen herkesin ellerine, bedenlerine, sahneye ışıkları yansıyan ruhlarına, tükenmeyen enerjilerine sağlık...Işığınız daim olsun!

2 yorum:

  1. Ellerine sağlık, hem entelektüel, hem de akademik anlamda bu kadar özgün bir eser çok nadir çıkar ortaya. Diğer yazılarını da bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim, inşallah :)

    YanıtlaSil